ABDALLAR
( SIRTI BOZ DAVULLU YİĞİTLER )
Oyunlarımızı, Şiirlerimizi,türkülerimizi derleyip
Türk halk müziği repertuvarımıza yüzlerce eser kazandıran Kırşehir
ustaları, çocuk yaşta başlayıp yaşlanıp yatağa düşünceye kadar düğünlerde
bayramlarda eğlencelerde davulları zurnaları kemanları bağlamalarıyla
kuşaktan kuşağa derin bir kültür köprüsü kurmuşlardır.
Bunların çocukları beşikten gözünü açıp da, pel
pel etrafına bakmaya başladığında görür ki; duvarda
bağlama,keman,davul,zurna asılıdır. O bebeğin dünyası, bu çalgılarla
şekillenmeye başlar. Mezara kadar sürer...bu sözleri" diyen ,Ayvaz usta
Kırşehir´in türküsünün babayiğit türküsü, oyununda babayiğit oyunu
olduğunu en iyi bilenlerdendir.
"Bu iş terbiye ister, ahlak ister, yörenin kültürünü, geleneğini yürekte
hissetmek ister. Daha küçük yaşlarda çocuğu düğünlere götürür oturup
kalkmayı öğretirler. Çocuğu gözetir, ustalık töresine göre yetiştirirler."
İlkesinden hiç ayrılmayan Abidin Usta, Haydar Usta, Veli Usta, İlyas Usta,
Bektaş Usta, Resul Usta; aşağılanmaktan ve "aptal" ile "abdal"
sözcüklerinin ayırt edilmemesinden büyük üzüntü duyarlar.
Sadece düğün mevsimindeki kazançlarıyla geçimlerini sağlayabilen ustalar,
maddi imkansızlıklar nedeniyle de tam bir eğitim süreci yaşayamayan
kesimlerdir. Müziğin, türkünün, bozlağın, halayın kaynağı ustalar, tüm
geçim sıkıntısı ve ilgisizliğe rağmen, Türk Halk Müziğinin can damarı
olduklarını ürettikleri eserlerle ispatlamışlardır.
USTALARIN İLGİNÇ
ANILARI
Ustalar maddi sıkıntılar nedeniyle
uzun süreli eğitim göremezler. Geçim telaşı ve küçük yaşta müzikle
haşır-neşir nedeniyle okula gitmeye pek sıcakta bakmazlar. Günlerden bir gün çocuğun
birisi mesleğine biraz soğuk
bakar. Saza bağlamaya fazla hevesi yoktur. Çağırır babası bak oğlum der.
"şu kemaneyi öğreneceksen öğren, yoksa seni öğretmen yapar köy köy
süründürürüm".
Yine benzer bir durumda da başka bir usta oğluna "saz
çalmayı bellemezsen, seni kale mektebine veririm iner iner
çıkarsın" der.
Ama bazen de ustaların içinden okumak, büyük adam olmak isteyenler çıkar.
Babasına okumak, hakim olmak istediğini söyleyen bir çocuğa babasının
cevabı ilginçtir: "hakim olup ta onun bunun ağzına
bakacağına, sırtı boz davullu bir yiğit olda herkes senin ağzına baksın
der."
İki usta bir köyde düğün çaldıktan sonra paralarını alıp evlerine dönmek
üzere yola çıkarlar. Geceleyin köyün çıkışında bir mezarlığın yanından
geçerken ustanın biri arkadaşına "gel şu mezarlığa birer fatiha ihsan
eyleyelim" der. İkisi de durup fatiha okurlar tam yola devam edecekleri
sırada karşılarına iki kişi dikilir ve ustaların üzerindeki tüm paraları
alırlar. Ustalar neye uğradıklarını şaşırıp sessizce mezarlıktan
uzaklaşırken birisi söylenir "nereden aklına esti de elin mezarında
yatanına fatiha okuttun der senin fatihan yüzünden cıscıbıl soyulduk" diye.
Arkadaşına serdenişte bulunur arkadaşı mahcup bir tavırla "ben ne bileyim ağam eşkiyanın mezarlıkta yatıp kalktığını." Diye cevap verir.
Bir düğünde oldukça sarhoş olan misafirler, geç
saatlerden sonra ustalara eziyet etmeye başlarlar. Hatta bir tanesi
sürekli küfür etmektedir. Ustalardan bir tanesi küfür edene yaklaşır.
"ağam sen niye bize küfür ediyon, alacağın mı kaldıydı da onu ödeştiriyon"
der.
Bir düğün sonrası 5-6 kişilik usta ekibi ırmağın kenarına oturup parayı
paylaşmaya başlarlar. Parayı bir türlü denk dağıtamamışlar. Ya artıyor ya
eksik kalıyormuş. uzun uğraşlardan sonra birisi "ne uğraşıp duruyorsunuz
şu artan parayı ırmağa atalım olsun bitsin" der ve sorunu kökten
çözer.
Ustalardan ikisi yurt dışına çalışmaya gider ve sonra emekli olup
dönerler. Daha sonra birlikte hacca gidip hacı olurlar ancak uzun yıllar
içki alemlerinde ve eğlencelerinde yoğrulmuş bu iki arkadaştan birisi
birgün diğerine "hacı sen bir gün rakı alsan bende bir
hindi alsam şöyle akbayıra doğru bir açılsak der." Arkadaşının cevabı sert
olur. "kudurdun mu sen , birde hacısın der."
İçkiyi teklif eden gayet sakin:
-hacı olunca ne olmuş kim görecek sanki?
-öbürü hiç kimse görmezse Allah görür der.
-içki içmekte kararlı olan usta cevap verir.
-Allah görünce gelipte uzun çarşıda anlatacak değilya diye cevap verir!...
ustaların en büyük zevklerinden birisi rakıyı kavunla içmektir. Ustalardan
birisi bir gün rahatsızlanır. Doktor ustaya rakıyı
kesin kes der ve yasaklar. Hemşiremiz mahsunlaşır doktordan son bir kez
medet umar "doktor ne olur kavun zamanı bari serbest
bırak der ..."
ve ustalarımız içkinin günah olmaması gerektiğini de yine kavunu bahane
göstererek dile getirirler. "Allah´ım yaratmasaydın da kavunu, içmeseydim
rakıyı diye kendilerini haklı göstermeye çalışırlar.
Değerli hemşerilerim ustalarımızın buna benzer daha nice maceraları ve zözleri vardır kendilerini saygıyla selamlıyorum.
Gönül dostu
Ramazan KURT